30 Ağustos 2011 Salı

VESVESE

Peygamber efendimiz Kâbe’de iken Müslümanların yanı sıra bir de Yahudi geldi.
Müslümanın biri Peygamber efendimize,
-(Ya Resulallah, şeytan bana namazda çok vesvese veriyor, ne yapmam gerekir?) diye sordu.
Yahudi hemen atılıp,
-(Bizim dinimizde vesvese yok, şeytan bize vesvese vermiyor) dedi.
......Bunun üzerine, Peygamber efendimiz,
-(Ya Ali, bunun cevabını sen ver!) buyurdu.
Hazret-i Ali,
-(Ya Resulallah, boş eve hırsız girmez) dedi.
Vesvese hakkında üstad derki;“Vesveseye ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen, küçülür.”

İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak.Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!


HELAL PİLİÇ

Bilim adamları, hayvan ve kuş kesimi esnasında dinen yerine getirilmesi zaruri olan ‘Bismillahi Allahü Ekber’ sözünün kesilen etler üzerindeki etkisi, tam mânâsıyla mucize denilebilecek sonuçlarla karşılaştılar. Grup adına bir açıklama yapan Prof. Dr. Halid Halave, incelemeler esnasında laboratuvar ortamında yapılan deneylerde, besmelesiz kesilen sığır, küçük baş ve kuşların et dokularında pıhtılaşmış kan, çoğalmaya müsait bakteri ve mikroplar tesbit edilirken, Besmele ile kesilen hayvan et dokularında ise kan, mikrop ve bakterilere rastlanmadığını ifade ederek, araştırmanın bu sürpriz sonucu insan sağlığı açısında tıpta bilimsel bir devrim olduğunu belirtti.

ÖNEMLİ;

Arkadaşlar geçtiğimiz aylarda Erpiliç'in Göynük tesislerini gezdim. Yanımda iki de Gıda Mühendisi arkadaşım vardı. Gözlemlerimi ve gezi notlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle şunu söylemek isterim ki bir makina mühendisi olarak çok fabrika gezdim. Ancak (PİS İŞ YAPTIĞI HÂLDE) bu kadar hijyenik ve sistemli bir fabrika daha evvel hiç görmedim. Girmeden önce hepimize bone, maske, beyaz çizme ve beyaz kap (kısa manto) giydirdiler. Ellerimizi ve ayaklarımızı iki-üç çeşit dezenfektana soktuk. eğer sokmazsanız, turnike açılmıyor ve fabrikaya giremiyorsunuz.
 

Et Balık Kurumuna satmak için alınan 20 civcivle başlayan çalışmalar, et balık özelleşince Erpiliç'in kendi kesimhanesini kurması ile devam eder ve ardından da büyüme gelir. Şu an biri Göynük'te (günlük 300.000 tavuk kesim kapasiteli) biri Bolu merkezde olmak üzere iki kesimhanesi vardır. Kurucusu, ülkede ilk 500den 150. iş adamı olan, ama sokakta lastik giyen köylü Mehmet ağa durumundaki mütevazi bir amcadır.

Tavuk yetiştiricileri yem kullanırlar ve bu yemde hayvan kemiği tozu kullanılması şarttır. Bu yemler yurtdışından gelir ve içinde hangi hayvanın kemiği var bilemezsiniz. Çünkü ülkemize girişte bir kontrol ya da ciddi bir ceza uygulaması yoktur. Dolayısıyla domuz kemiği olma ihtimali de var. Erpiliç kendi entegre yem tesisini kurmuştur ve yemi üretirken sadece tavuk kemiği kullanılmaktadır.

Tüm üreticiler tavuğa antibiyotik verirler. Erpiliç antibiyotik verimini kesimden 3 gün önce bırakır. %5-10 arası kayıpları oluyormuş bu yüzden . Ama bırakmazsa mundar olur tavuklar. Köylerde bile kesimden 3 gün önce kafese kapatılır ki fıkhi olarak temizlensin diye. Çünkü tavuk her bulduğunu yer. Belki akrep yedi. Antibiyotikli tavuğun paketini açtığınızda zaten tavuk eczane gibi kokar, farketmişsinizdir mutlaka marketten alınan tavuklarda.

Tavuğu kesmeden önce bayıltıcı elektirk veriyorlar. Tavuğu banttan çıkarıp yere geri bırakırsan 60-90 sn arası dirilmesi lazım. Ama bazı firmalar elk ile öldürüyor. Bu durumda hayvan mundar olur. Bu elektriği vermelerinin nedeni tavuğun çırpınarak banttan çıkmaması için.

Erpiliç'te tavuklar elle tek tek kesiliyor. Basında çok tartışılan Erpiliç kesim bıçaklarında Bismillahi Allahuekber yazıyor. Kesim için özel yaptırılmış İsviçre bıçakları bunlar. Ve sadece şah damarı kesiliyor kurbandaki gibi. Kafası koparılmıyor mundar olmasın diye. Kesimhane de dahil her yeri gezdim. Hakikaten böyle olduğunu gördüm.

Tavuk vücut ısısı normalde 42 derece. Kesilince tavuk ölüyor ama hücreleri ölmüyor. Bu nedenle büzüşüyor. Eğer keser kesmez yolmazsanız büzüşmeden dolayı yolarken derisi de kopar. Ayrıca günde 300bin tavuk kesiliyor ve elle yolunması mümkün değil. Bu nedenle tavuğu 52 derece suya sokuyorlar. Böylece vucut ısısı 42 derece oluyor ve makina yoluyor. Fabrikaya bir çok uzman getirtmişler. En son Hayrettin Karaman da gelmiş. Ve hepsi caizlik konusunda onay vermişler. Ama diğer bazı firmalar 53-54 derecede suya batırıyor. Bu durum caiz olmuyormuş. Kuru yolum teknolojisi de dünyada yok. Seri üretimde kuru yolum yaptım diyen yalan söyler deniyor, takdir edersiniz ki 300.000 tavuk az bir rakam değil.

Tavuğa klor verilmesi mecburiymiş, gıda mühendisleri bu konuyu daha iyi kavradılar. Ben neden mecbur olduğunu çok aklımda tutamadım. Her firma veriyormuş zaten mecburi olduğu için. Erpiliçte de veriliyor ama bunlar gaz klor kullanıyorlar. Diğer firmalar sıvı klor kullanıyor. Tavuğun rengi beyaz olursa makbul değildir. Klordandır o beyazlık. Sıvı klor tavukta gömülü kalır. Ama bunlar gaz kullanınca, işini bitiren gaz ortamı terkeder fizik kanunları gereğince. Tavuğun gerçek rengi, elimize baktığımızda gördüğümüz renkmiş. Bunu geçen gün bir organik gıda uzmanı da söyledi tv'de. Marketten aldığımız bazı tavuklar karbeyaz. Meğer sıvı klor nedeniyle böyleymiş.

Erpiliç'te iki çeşit kasalama sistemi var. Beyaz kasalar yere konuyor. İçine kesinlikle bişey konmaz. Mavi kasalar onun üstüne konuyor. Tavuk da bunun yani mavinin içine konuyor. Böylece tavuk asla yere konmamış oluyor.

Her çalışanda işine uygun kıyafet var. Buzdolabı bölümünde çalışanlar var. Ona göre korumalı giyiniyorlar. Çalışan memnuniyetine baya önem verdiklerini gözlemledim.

Tavuğun iç organlarını çıkaran bir makina var. Son teknoloji. Parçalamadan tümden çıkarıyor. Pislik necaset tavuğa bulaşmıyor yani. Bir veteriner var. Tek tek kontrol ediyor iç organları. Hastalık varsa derhal müdahale etmek için. Ayrıca bu iç organ sıyırma makinasının ucu, bir tavuğun organlarını çıkardıktan sonra tekrar yerine giriyor ve içeride otomatik olarak dezenfekte edilip ikinci tavuğa sıfır uçmuş gibi giriyor. Nedeni, ilk tavukta hastalık varsa, ikinciye bulaşmasın diye. Gerçekten insan sağlığı ve İslam adına her şey düşünülmüş. Hayran kaldım gezerken.

Tavuk şoklama odaları var. Raf ömrü bir yıl olan ürünleri burada tutuyorlar. Eğer taze ürünü böyle şoklamazlarsa raf ömrü bu kadar uzun olamaz. Ama bizler evde aldığımız ürünü dondurucuya atsak da şoklanmış olmuyor. Bakteri oluşabiliyor ve besin değeri de kalmıyor.

Bir tavukta 200gr kan olur. Erpiliç kanı akıtıyor kesince (Gerçekten de yaptıkları giderin içi kandan bir dere gibiydi). Ancak diğer firmalar akıtmıyor. Bir tavukta 200 gr kan olunca günde 300bin tavuktan 60 ton eder. Bu korkunç bir rakam . İnsanlar bu kiloyu saklamaya çalışıyorlar. Kanı akmamış tavuğun kanları kılcal damarlarında kalıyor. Ve bu tavuğun rengi morumsu olur. Bize de denk gelmişti marketten, neden mor diye düşünüyorduk. Meğer sebep buymuş.

İçinden ped çıkan tavuklar var. Firmalar pedi suya batırıp koyuyorlar ve böylece ağır çekiyor. Bir tane ıslatılmış ped 50 gram olsa 50*300 000= 15 ton eder. Tüketici bunu kabullenirse üretici de yapar tabi. Ama erpilicin sadece tabaklı bagetinde var ki o da suyunu salıyor. O nedenle. Geçenlerde annem marketten yanlışlıkla farklı bir marka tavuk almış ne yazık ki. Markayı söylemeyeyim, gıybet olmasın. Tavuğun altından çıkan poliüretan tabak resmen kurşun gibiydi. Tabakta özel delikler vardı ve bu deliklerden de su girmiş tabağa. Hayatımda hiç öyle bir poliüretan görmemiştim. Kuş gibi olması gerekirken baya bir ağırdı. Firmaya maille şikayet ettim durumu ve saçma sapan bir cevap yolladılar. Yani firmalar böyle oyunlara ne yazık ki başvuruyorlar gerçekten.

Gezide gıda mühendisi arkadaşlarla tartıştığımız bir kaç farklı konuyu da sunayım:

*Sarellelerde (daha doğrusu kakaolu fındıklı kremalarında) yağ tutucu kullanılıyor. Bu nedenle yağı dışarı çıkmıyor. Yağ tutucular çok tehlikeli ve kanserojendir. Uzak durmakta fayda var.

*Çikolatalar eskiden erirdi şimdi erimiyor. Çünkü onlarda da yağ tutucular var. Trans yağlar var. Ki çok tehlikeli. "Nebati yağ" demek margarindir. Kesinlikle uzak durun margarinden. Direk yemesek bile bisküvi çikolatada yiyoruz. İçindekileri okuyup nebati yağ değil kakao yağı yazıyorsa alalım. Zekaya asıl faydalı olan kakao yağıdır. Trans yağ ise genetiği değiştirilmiş ürün demektir. Kesinlikle uzak durun. Kanserojen ve tehlikelidir.

*Salam ve sosisten kesinlikle uzak durun. Nerde sölpük (işe yaramayan-atılacak) et var ondan yaparlar. Baharatlanmış tavukları almayın. Günü geçiyorsa baharatla kapatmaya çalışmış olabilirler.

*Sucukta da güvenilirlik şart. Çok baharatlı çünkü. Ve baharat çok güzel bir kusur örtücüdür.

ARKADAŞLAR,


Erpiliç babamın firması değil. Ama beni yakın tanıyanlarınız bilirler ki gıda güvenilirliğine azami dikkat etmeye çalışırım. Zira "haram" vücuda girdi mi, insanoğlunda bozulmalar başlar. Ben fabrikayı gezdim gördüm. İçim kanaat etti. Şimdi Erpiliç harici hiç bir markadan tavuk almıyorum. Lütfen yediklerimizin sağlıklı ve caiz olduğuna dikkat edelim. Yazımı isterseniz sayfanızda paylaşabilirsiniz.

ASLIHAN DURAN
Buradan okumuştum.

Vanilya kullanmak helal midir?

''Vanilya bir bitki ürünüdür. Vanilya tohumundan çözücü olarak seçilmiş alkolle çıkartılır ve normal olarak alkol ihtiva eden bir eriyik içinde muhafaza edilir. Sıvı veya toz formunda kullanılır. Bir şişe vanilya ekstatında deney yaparsanız, yaklaşık %30-40 oranında alkol katkı maddesini bulursunuz. Bazıları, pastacılık ürünlerinde bu tip vanilya ekstatının kullanılmasına onay veriyor. Çünkü, diyorlar ki, pişirme esnasında alkol buharlaşır gider. Ancak biz diyoruz ki, pişirme esnasında alkolun tamamı buharlaşamaz. Vanilya, toz formunda da kullanılabilir. Bu formda, vanilya tohumları ya alkol katkısız ezilir veya ezilir alkolde eritilir ve sonra arıtılır. Arıtma esnasında, alkol damıtılır ve böylece alkol kalıntısı kalmaz. Bu şekilde elde edilen vanilya Helâldir. Ancak piyasada satılan vanilya paketlerinin etiketinde maalesef sadece vanilya veya vanilya flavoring şeklinde açıklama yapılıyor.''

Canım kek istediğinde, aslında kek değilde mutfaktaki vanilya kokusunu duymak istediğimin farkına ancak vanilyasız kekler yapmaya başladığımda farkettim. Hemen hemen bütün hanımların, eminim benim gibi vanilya düşkünü olduklarını düşünüyorum. Ama vazgeçmek zor değil, hatta hiç zorlanmadım. Vanilya yerine birçok aroma var. Mesela limon kabuğu rendesi keklere çok yakışıyor. Alkol vücuda girdimi bütün kötülükler beraberinde gelir. Evde huzursuzluklar, maneviyatta sıkıntılar vs. Hani hep deriz namazda aklıma başka başka şeyler geliyor, unuttuklarım hep namazda aklıma geliyor. Bunun nedenini hiç araştırdık mı? tamamen yeyip içtiklerimizle alakalı. Namazda huşuyu bulamıyoruz.  Hz. Ali ra ayağına saplanan ok namazdayken çıkarılıyor ve hiçbirşey hissetmiyor mübarek. Hz.Ali ra gibi namaz kılmak istiyorsak yediklerimize dikkat etmemiz gerekiyor. Nebiler nebisi buyuruyor ki;'' ashabım yıldızlar gibidir. hangisine tutunursanız kurtulursuz'' 
 Helal olarak kazandığınız paranızla evinize haram sokmayınız. Haram kalpteki nuru söndürüp, kalbi karartır. Marketlerde birçok ürünün arkasını çevirip baktığınızda vanilyayla karşılaşacaksınız. Hepsi alkolden elde ediliyor diyemem ancak şüphelilerden kaçınmak ALLAH'a cc yaklaştırır. 
Kim şüpheli olduğunu sezdiği bir şeyi terkederse, harâmlığı belli olan şeyi daha çok terkeder. Kim de şüphelendiği şeyi yapmada cü’retkâr olursa, harâmlığı açık olan şeye düşmesi daha kolaydır. buyurulmuştur. (Buhârî, Buyû, 2)
Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe vermeyene bak!(Tirmizî, Kıyâmet, 60)
Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- harâma düşmemek ve ondan tamamen uzaklaşmak gayesiyle, şüpheli şeylerden titizlikle kaçındığı gibi, ümmetini de bundan sakındırır ve şöyle buyururdu:
Helâl olan şeyler belli, harâm olan şeyler de bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, harâm mı olduğunu bilmediği şüpheli şeyler vardır. Bunlardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Sakınmayanlar ise zamanla harâma düşerler. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Allâh’ın yasak arâzisi de harâm kıldığı şeylerdir. (Buhârî, Îmân, 39)

15 Ağustos 2011 Pazartesi

SEVİNSEM Mİ? ÜZÜLSEM Mİ?

''Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Müslümana fenâlık, hastalık, keder, hüzün, ezâ, iç sıkıntısı ârız olmaz, hattâ vücûduna bir diken batırılmaz; ancak Allahu Teâlâ bu musûbetlerden birisi sebebiyle o müslümanın suçlarını ve günahlarıını örter, bastırır.'' Demiş nebiler nebisi sav. herhangi bir ağrımda, sızımda, hatta durduk yere içim sıkıldığında, mutfaktaki sakarlıklarımda, bugün kü gibi sürekli bıçak kesiklerimde, hatırıma Efendimin sav bu sözü gelir, mutlu olur, hatta o acı bana tatlı gelirdi. Lakin sonrada şu ayeti;
''Başınıza gelen her musîbet, işlediğiniz günahlar (ihmal ve kusurlarınız) sebebiyledir, hatta Allah günahlarınızın çoğunu da affeder.'' ŞÛRÂ - 30 okuduktan sonra daha da çok hüzün basmaya başlıyor. Rahmet öyle büyük ki akıl idrak etmekten acizken, bu sıyrık kesikler bile rahmet süzgecinden geçmişken insan hayıflanıyor. Ben nasıl bir saygısızlık yaptım ki rabbime diye utançla kıvranıyorum. Sevinsem mi? üzülsem mi?  Havf (korku) ve reca(ümit) dengesini iyi tutturmalı insan, zira şeytan hali hazırda bekliyor. Derken karşıma çıkan hadis beni yine mutlu etmeye yetiyor. 
"Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günâhı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse affederim."

(Tirmizî)